• Home
  • keyboard_arrow_right Featured
  • keyboard_arrow_right Genel
  • keyboard_arrow_right Ümit Alan #PodiolabSoruyor

Featured

Ümit Alan #PodiolabSoruyor

İlkan Akgül 12 Ağustos 2022 165


Background
share close

Sevilen podcastler ve yayıncılarıyla konuştuğumuz serimizde bu hafta Podfresh olarak hem dinlemeyi hem de okumayı çok sevdiğimiz yazar Ümit Alan’ı ağırlıyoruz.

Podcast yapmaya nasıl ve neden başladınız?

Podcast yapmaya pandemi günlerinin en sıkı kapanmalarının yaşandığı günlerde, Socrates’in kurucusu ve podcast partnerim Can Öz’den gelen telefonla karar verdim. O böyle bir şey yapalım mı, ne dersin diye sorana dek podcast yapmaya ilişkin en ufak bir düşüncem yoktu. Konuşma ile yapılan işlere karşı mesafeliydim çünkü. Örneğin televizyon için yaptığım bir işteki konuşma performansımdan o kadar memnun kalmamıştım. 

Can’ın gerekçesi de pandemi sırasında spor müsabakalarına da ara verildiği için spor dışı birkaç içerikle oluşumu desteklemekmiş. Benim dijital emekle ilgili bir yazımı görünce de benimle Yeni Medya çerçevesinde bir şeyler yapabileceğini düşünmüş. Tabii benim kitabım da daha önce Can Yayınları’ndan çıktığı için bir tanışıklığımız vardı. Bir gün bir yazı yazdım ve podcaster oldum diyebiliriz o halde.  

Sizin için bir podcast’i dinlenebilir kılan şey nedir?

Bilmediğim bir konuyu öğrenmek veya yeni bir perspektifle karşılaşmak. Bildiğimi tekrarlayan veya bildiğim şeyler üzerine salt yorum yapan içerikle vakit kaybetmek istemeyecek kadar orta yaşlıyım:) Gülme ihtiyacı ikinci bir neden sayılabilir. Bu nedenle komedi temalı podcastleri de dinliyorum ama nedense onlarda bir podcast dinliyor olmaktan ziyade sanki görüntülü bir stand-up kaydının sesini dinliyormuş gibi hissediyorum. Benim için podcast daha çok öğrenmekle ilgili bir şey. 

Podcast yapmakla ilgili en çok neyi seviyorsunuz? Neden?

Sıkı araştırma yapmayı gerektirmesini seviyorum. Çünkü boş konuşmamanız lazım ve boş konuşmamak için de ciddi hazırlık gerekiyor. Evet yazı yazarken de benzer bir hazırlık sürecinden geçiyorum ama yazıda kontrol çok daha fazla sizde oluyor. Oysa konuşmak çok sürprizli bir şey, akıcı konuşabilmek için o konuyu gerçekten biliyor olmanız lazım. Yeterince hazırlıklı değilseniz yazıda bunu gizlemek için çok daha fazla imkan var. Konuşurken gizleyemezsiniz, bir kağıttan okursanız da çok mekanik olur. O nedenle iyi hazırlık gerektiriyor ve ben de zaten bunu seviyorum. Can’ın, Yeni Medya 451 dinleyenlerin aşina olduğu “verilerle sevişen adam” benzetmesi buraya denk düşüyor galiba 🙂 

Podcast sayesinde başınıza gelen en iyi şey nedir?

Ben 13 yıldır bir gazetede düzenli yani haftalık periyotla yazı yazıyorum ve buradan alıştığım bir okuyucu kitlesi var. Ancak podcastle birlikte bugüne kadar hiç ulaşamadığım insanlara ulaştım. Oysa benim yazdığım alanla ilgili herkese, yazıyla zaten ulaştığımı düşünüyordum.  Bu insanların bazıları yazılarımı da okumaya başladılar. Ben tam tersini düşünüyordum. Okurumu oraya taşırım gibi. İlginç bir şekilde tersi daha fazla oldu. Bu yeni kitle, yazı içeriğimin de zenginleşmesi için motivasyon oldu. Sanırım başıma gelen en iyi şey bu. Bir de tabii tüm alanlarda konuşmacılığıma çok faydası oldu. Televizyonda veya sahnede daha rahat konuşabiliyorum artık. 

Podcast’inizle ilgili başarısız olduğunuz şey ne oldu?

Henüz net bir başarısızlık yaşamadığımızı düşünüyorum. İlk bölümler için konuşmam gerekirse biraz heyecanlı olduğum söylenebilir. Bir sonraki turda ne söyleyeceğime fazla odaklandığım için zaman zaman Can’ın yaptığı esprileri, açtığı ortaları filan kaçırıyormuşum, çünkü heyecanlıymışım. Sonraki bölümlerde bunu düzeltmek için özellikle çaba sarf ettim ve diyaloglar daha iyi oldu diye düşünüyorum. Bu konuda Can Öz’ün büyük etkisi var tabii. Ben konuşmaya dayalı bir işte asla başarılı olamayacağımı düşünüyordum ama Can bu fobimi yenmem için inanılmaz rahatlatıcı bir ortak. Çünkü bir şekilde sessiz kaldığımda oradan devam edeceğini biliyorum ve bu rahatlık sessiz kalmamayı da sağlıyor. Bağımsız konuşmacılığımı da geliştirdi bu deneyim. 

Podcast dışı hangi beceriniz size podcast yaparken yardımcı oldu?

Yazı yazmak elbette. Çünkü birincisi yazı yazarken de araştırma yapıyorum ve bu yüzden bir konuya derinleşmeyle ilgili 20 yıla uzanan bir deneyimim var. İkincisi, yazı melodik bir şeydir. Akıcı yazmak dediğimiz şey aslında bir melodi yakalamakla ilgili. Bu uzun vadede konuşmaya da faydalı olur. Ancak yazı yazan insanların ilkin zorlanacağını düşünüyorum. Çünkü yazdığınız kadar iyi konuşmayı takıntı yaparsanız başarısız oluyorsunuz. Konuşurken kimi zaman cümleler tamamlanmayabilir bazen en doğru kelime denk gelmeyebilir fakat konuşmayı doğal yapan da bu kusurlar zaten. Kusurlarınız bir üslup yaratabiliyor konuşurken. Bunu kanıksadığınız an, yazarlığınız podcasterlığınızı olumlu etkileyecektir ama buna saplanırsanız yazarlık podcasterlığı engelleyen bir şey olur.

Bir podcast bölümü oluştururken nasıl süreçlerden geçiyorsunuz?

Önce podcast ortağım Can Öz ile bir konuya karar veriyor ve sonra ayrı ayrı hazırlanıyoruz. Başta bir iki bölüm hazırlığımı Can’a önden göndermiştim ama sonra bundan vazgeçtik. Çünkü diyalog işinde karşınızdakinin ne söyleceğini önceden bilmek diyaloğun ritmini öldürebiliyor. Hazırlık işinde de şöyle bir süreç oluyor o konuyla ilgili ulaşabildiğim bütün kaynakları bulup ilkin bir okuma listesi oluşturuyorum. Sonra hızlıca okuyarak alıntı ve akış oluşturuyorum. Akış dediğim konu başlıkları. Sonra bu akışı Can’ın hazırlığıyla karşılaştırıp son haline getiriyoruz. Stüdyoya girdiğimizde önümüzde bu akış oluyor, onun üzerinden karşılıklı ilerliyoruz.

Bir podcast bölümünüzün pazarlama / tanıtım sürecinde neler yapıyorsunuz?

Benim sosyal medya hesaplarından paylaşmak haricinde bir katkım yok. Socrates Podcasts içerikleri için hem toplu hem de bölüme özel tanıtımlar çıkıyor ve benim de çok bilmediğim bazı PR çalışmaları yapıyor diye biliyorum. Ayrıca Socrates’in çalıştığı reklam ajansı hem kurumsal kimlik hem de tanıtım için hazırlıklar yapıyor. Bir reklam yazarı olmama rağmen bu sürecin çok içinde değilim. Terzi ve sökük ilişkisinin motivasyonuyla çok müdahil olmamaya dikkat ediyorum. 

Bölümleriniz için konuk bulmanız gerektiğinde nasıl bulabiliyorsunuz? Nasıl bir araştırma yapıyorsunuz?

Konukları bir konuk davet edelim motivasyonuyla değil de önümüzde böyle bir konu var bu konuyu en iyi kiminle konuşabiliriz sorusuyla belirliyoruz. Bir konuk almamız gerekiyorsa, bu ikimizin de o konuyu hakkıyla konuşamayacağını düşündüğümüz zaman oluyor. Öyle olunca ilkin o konuyu konuşabileceğini bildiğimiz isimleri listeliyoruz. Çok spesifik konularda konuk aldığımız için çok araştırma yapmamıza gerek kalmıyor. Çünkü o konuları konuşacağımız insanlar sınırlı. Sonra genellikle ikili ilişkiler yardımıyla o isimlere ulaşıyoruz. Çok isteyip alamadığımız konuklar da var ama yılmıyoruz. Bir gün mutlaka.

Podcast’inizi büyütmek adına bulduğunuz en etkili yol nedir ve bunu nasıl uyguluyorsunuz?

Çok niş bir kitleye hitap etme riskini alarak sabırlı olmak. Videodan ya da televizyon işinden en büyük farkı bu bence. Bazı detay başlıklar çok hızlı dağılmayabilir ama bunu istikrarla sürdürdüğünüz zaman dinleyicisiyle buluşuyor. Birkaç bölümde pes edip kenara çekilmemek sanıyorum bir podcast büyütmek için en etkili yol. Can da ben de podcast dışı profesyonel hayatta çok yoğun insanlar olduğumuz için çok sık bölüm yapamıyoruz. İki yılda üç sezon ve toplam 25 bölüm yapabildik mesela. Daha fazla yapabiliyor olsaydık bunu uygulama konusunda daha iyi yol alabilirdik.

Mevcut podcast’inize baştan başlamış olsaydınız bu sefer neyi farklı yapardınız?

Biz pandemi nedeniyle ilk sezonu evlerden kaydettik. Yani ben kendi evimdeydim Can da kendi evindeydi. Discord üzerinden birbirimizle konuşuyor ve bu konuşmanın kendimize ait kısmını kendi bilgisayarlarımıza mikrofonla kaydediyorduk. Sonra bu kayıtlar teknik masada birleştiriliyordu. Pandemi normalleşince sonraki iki sezonu stüdyoda kaydettik. Baştan başlasak ilk sezonu da stüdyoda kaydetmek isterdik. Stüdyoda karşılıklı oturup konuşmak daha iyi sonuç veriyor. İlk sezonumuz da çok temel bölümleri içerdiği için stüdyoda kaydetmek iyi olurdu.

Diğer podcast yayıncılarına ne gibi tavsiyeler verirsiniz?

Herkes ne yapacağını zaten biliyordur ve benim tavsiyeme çok ihtiyaçları yoktur ama bir noktayı özellikle hatırlatmak isterim: İlk bölümden itibaren yoğun alkış bekleyip canlarını sıkmamalarını tavsiye ederim. Podcast biraz sabır isteyen bir iş. Öyle Instagram’a Reels videosu koyup anında etkileşim beklemeye benzemiyor. Sosyal medya bizi çok hızlı geri dönüş almaya alıştırıyor. Podcast yaparken bu alışkanlığı da yanımızda getirirsek erken pes etme sonucunu doğurabilir. Hızlı dönüş beklemeden sabırla kaydetmek gerekiyor. Yazarlıktan podcasterlığa geçenler içinse yukarıda söylediğimi tekrarlayayım: Asla yazdığın gibi konuşamayacaksın bunu takıntı haline getirme 🙂 

Miniler

Kullandığınız mikrofonun markası nedir?

Socrates’in stüdyosundaki profesyonel ekipmanı kullanıyoruz. O da bildiğim kadarıyla Rode. Evden kaydettiğimiz ilk sezon Behringer marka bir mikrofon kullanmıştım. 

Hangi donanımı kullanıyorsunuz?

Socrates stüdyosundaki donanımı 🙂 

Hangi yazılımı kullanıyorsunuz?

Evden kaydederken Audacity kullanıyordum. Stüdyoya geçince bu Socrates’in tercihine evrildi. Yani ben artık yazılım kullanmıyorum 🙂 

Rate it
Previous post

Post comments

This post currently has no comments.

Leave a reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *